ÇEVRE VE İNSAN
  AKARSU KİRLİLİĞİ
 

AKARSU KİRLİLİĞİ

Bir akarsudaki su kalitesi ile hidromekanik ve hidrolojik özellikler arasında çok yakın bir ilişki vardır. Akarsulardaki debiler bu ortamlara verilen kirleticilerin seyreltilmesi ve taşınmasını sağlayarak, ortamlarda meydana gelecek kirletici birikimlerini birinci derecede etkilerler. Akarsuların debileri ile hidrojik dolaşım arasında ilgi vardır.

Akarsulardaki kalite belirlenmesinde ölçüm ve istatistiksel analiz önemlidir. Akarsularda kalite ölçümleri, ülkemiz nüfus ve sanayi üretiminin, dolayısı ile kirlenmenin, daha yoğun olduğu Batı Bölgesindeki havzalarda yoğunlaşmıştır. Ancak bu havzalarda bile ölçümlerde yeterli düzeye ulaşılamamıştır. Örneğin, akarsuların hiçbirinde bilimsel bir değerlendirme yapabilecek düzeyde, mikro kirletici  (ağır  metaller,  pestisidler  vb.)  ölçümleri  yapılmamaktadır.  Organik kirleticilerin aksine bu tür toksik ve kalıcı unsurların, kaynaktan denize döküldüğü noktaya (doğduğu yerden denize döküldüğü yere ) kadar akarsular boyunca bozunmadan ve giderek artan miktarlarda toplanarak taşındığı düşünülürse, ortaya çıkan problemin boyutlan anlaşılır. Bu tür ölçümlerin mevcut olmaması, kirliliğin olmaması anlamına gelmemektedir. Nitekim akarsularımız üzerinde yapılan genellikle akademik nitelikli bazı ferdi çalışmalar, pek çok alıcı ortamda mikro kirleticiler tarafından tehlike sınırlarının önemli ölçüde aşıldığını kanıtlamaktadır.

            Hızla artan nüfusun içme, kullanma, sanayi ve sulama suyu ihtiyacının, çok kısıtlı olan kıta içi su kaynaklarıyla karşılanması milletçe hepimizi çok yakın bir gelecekte çözümü çok güç problemlerle karşı karşıya bırakacaktır. Güç durumlara düşmemek için, akarsulardaki kalite ölçüm çalışmalarının yeniden ele alınması acilen gerekmektedir.

Ağır metaller: Bakır, Kurşun, krom, gümüş, çinko, arsenik, cıva vb...

         Pestisidler : Her türlü zirai mücadele ilaçları

            Suların yüzeyine yayılan organik sıvı maddelerin (ekseriya akaryakıt) sebep olabilecekleri sorunları kısaca şöyledir:

1)      Suların atmosferden oksijen emmesi zorlaşır. Su yüzeyine yayılan sıvıların teşkil ettikleri zar, son derece ince olabilir. İnsan bu zarı görmeyebilir.  Bu durumda dahi su ve atmosfer arasındaki oksijen alışverişi zorlaşıyor. Suyun içindeki pek çok olay ve reaksiyonda oksijen harcanıyor. Böyle  durumlarda sulardaki erimiş oksijen miktarı mütemadiyen azalır. Neticede bu suların kalitesi düşer, yani canlı varlıklar için gerekli koşullar bozulur.

2)      Su yüzeyindeki ince zar, su ile atmosfer  arasındaki ısı alışverişini de etkiler.

3)      Su üzerindeki ince sıvı tabakası deniz kuşlarının yüzme olanaklarını etkileyebilir, hatta tamamen yok edebilir. Bilindiği gibi kuşların tüylerini kuru tutan ifrazat vardır. Sulara dökülen akaryakıt, bu ifrazatı eritince tüyler ıslanır ve kuşların uçması çok zorlaşabilir. Sulardaki sıvı organik maddeler (katran vs.) ayrıca kuş tüylerini birebirlerine yapıştırmakla da kuşların uçuş yeteneklerini azaltabilir. Son yıllarda martı vs. kuş ölülerine sık bir,şekilde rastlanmasının nedeni budur.

4)      Netice itibariyle denizde yaşayan her türlü bitki ve hayvanın yaşamalarını  sürdürmeleri ve üremeleri, sulardaki kirlenmelerle orantılı olarak zorlaşıyor.

5)      Yaşamları sularda olmayan ve fa.kat  gıdalarını  sulardan sağlayan kuşların da yaşamları tehlikeye giriyor.

6)      Deniz yüzeyinden her türlü kirletici madde mütemadiyen sahillere de intikal etmektedir. Özellikle yağlar, katranlar ve benzer maddeler kıymetli sahilleri, plajları ve her türlü bina ve tesisi fiziksel olarak kirletmekte ve maddi hasarlara sebep olmaktadır

 

 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol